Konu Başlıkları
1. GENEL OLARAK
Cezai şartın kanunda bir tanımı olmasa da genel olarak borcun hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi halinde kararlaştırılan ekonomik değere haiz genellikle bir miktar para, edim şeklinde tanımlanabilir. Cezai şartın düzenlendiği ana maddeler Türk Borçlar Kanunu 179-182 maddeler olup yine mevzuatımızda farklı düzenlemelere arasında cezai şarta yer verilmiştir.
2. TÜRK BORÇLAR KANUNUNDA CEZAİ ŞARTIN YERİ
Uyarlama yaptığımız İsviçre Borçlar Kanunu’nda da aynı şekilde; ceza koşulu Kanun’un dördüncü bölümünün üçüncü ayrımında Borç İlişkilerinde Özel Durumlar başlığı altında bağlanma parası ve cayma parasıyla bir arada düzenlenmiştir. [1]
Ceza koşulunun bu şekilde; genel hükümler arasında ve diğer özel durumlarla birlikte düzenlenmiş olması doktrinde eleştiri konusu olmuştur. İlk olarak, genel hükümler arasında konunun ele alınması açısından, bazı yazarlar, ceza koşulunun özel hükümler arasında düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmektedirler. Bu görüşe sahip olanların dayandığı temel husus kefalet sözleşmesinin de borcun ifasını teminat alan bir sözleşme olmasına rağmen özel hükümlerde yer almasıdır. Şöyle ki, ceza koşulunun yüklenilmesi, bağımsız bir hukuki işlem olmayıp; özel borç ilişkileri (özel hükümler) kısmında yer alan herhangi bir sözleşme ya da ilişkiden doğan bir borcun ifasını güvence altına alan fer’i nitelikte bir hukuki işlemdir. Ancak aksi görüşte olan yazarlar, bu düşünceden hareket ediliyorsa aynı durumun Kanun’da özel hükümler arasında düzenleme alanı bulmuş kefalet sözleşmesi bakımından da söylenebileceğini; kefalet gibi ceza koşulunun da teminat özelliğine sahip olduğunu, dolayısıyla ceza koşulunun da kefalet sözleşmesi ile ilgili hükümler yanında düzenlenmesinin uygun olacağını ifade etmektedirler.[2]
İkinci olarak, doktrinde ceza koşulunun bağlanma parası (pey akçesi) ile birlikte düzenlenmesini eleştiren yazarlar da bulunmaktadır. Bu görüşün gerekçesi, bağlanma parasının sözleşmenin kurulmasıyla ilgili olmasına karşın, ceza koşulunun sözleşmenin ifasıyla ilgili olması düşüncesidir. Ancak, hukuk tarihindeki gelişim sürecinin etkisiyle olsa gerek, hem İsviçre Borçlar Kanunu’nda (İBK m. 160-163) hem de Alman Medeni Kanunu’nda (BGB §§ 339-345) söz konusu üç kurumun birlikte düzenlendiği görülmektedir. [3] Sözleşme hukukunda borçlu, sözleşmeyi güçlendirmek, borcun ifasını sağlamak, ödenmemesi durumunda alacaklının tazminat alacağının hesaplanmasını ve elde edilmesini kolaylaştırmak amacıyla alacaklıya birtakım güvenceler sağlar. Taraflar bunlar sayesinde sözleşmelerine ekledikleri bazı kayıt ve şartlarla borcun ifa edilmesini veya ifa edilmemesi durumunda tazminat alınabilmesini sağlamış ve kolaylaştırmış olurlar. Ayrıca hem bağlanma parası hem cayma parası hem de ceza koşulunun, asıl borç ilişkisine bağlı fer’i (yan) borç olmaları ayrı bir ortak noktadır. Dolayısıyla bağlanma parası, cayma parası ve ceza koşulunun bir arada ele alınmış olmasında bir sakınca bulunmamaktadır. [4]
3. TÜRK BORÇLAR KANUNU 179-182 MADDELERİ
“Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir”
Bu maddede seçimlik cezai şartı tanımlanmaktadır. Aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça konulan cezai şartlar seçimlik kabul edilecektir. Seçimlik cezai şartın hiç veya gereği gibi yerine getirmeme durumunda oluştuğunu madde metninde görmekteyiz.
“Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
Bu madde de ifaya eklenen cezai şart düzenlenmiştir. İfaya eklenen cezai şart için öncelikle belirli zaman ve yerde ifa edilmesi gereken bir borç olacağı; bu borçtan da feragat edilmemiş olması ve borcun çekincesiz kabul edilmemiş olması gerekecektir. Bu durumda asıl borçla beraber ceza şartı istenebilir.
“Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.”
Bu maddede ifayı engelleyen cezai şart düzenlenmiştir. Bu durum dönme cezası olarak da adlandırılmaktadır. Taraflar dilerse belli bir meblağ ödeyerek anlaşmayı sonlandırmayı kararlaştırabilir. Gerçek anlamda cezai şart değildir. Varlığını ispat borçluya aittir. Aşkın zararın talebi mümkün değildir.
3.2. Madde 180- Ceza ile zarar arasındaki ilişki
“Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.”
Cezai şartın talep edilebilmesi için herhangi bir zararın ispatı şart değildir. [5]
“Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.”
Alacaklının hem uğradığı zararı hem de bu zararın cezai şartı aştığının ispatı gerekmektedir. Emredici bir hüküm olmadığından aksi kararlaştırılabilir. Dönme cezasında istenemez. İstisnai olarak borçlu adam çalıştırıyor ve zarar çalışanın kusurlarından meydana geldiyse alacaklının ispatı aranmaz. [6]
3.3. Madde 181- Kısmi ifanın yanması
“Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan kısmın alacaklıya kalacağını öngören sözleşmelere de uygulanır.”
“Taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır”
Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi yüzünden satılanın devrinden önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden döndüğü tarihe kadar işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra, satılanın uğramış olduğu değer kaybı sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu kararlaştırılmışsa, peşin satış bedelinin yüzde onunu aşamaz.
3.4. Madde 182- Cezanın Miktarı, Geçersizliği Ve İndirilmesi
“Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler”
Bu madde ile ilgili en önemli istisna işçinin işveren karşısındaki zayıf pozisyonu sebebiyle hizmet sözleşmelerine tek taraflı olarak cezai şart konulamayacağıdır. [7]
“Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez”
“Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.”
Cezai şart ile ilgili kanunda düzenlenen maddelerden sadece bu madde emredici nitelikte olup diğerleri ile ilgili aksine düzenleme yapılabilir. [8]
4. CEZAİ ŞARTA İLİŞKİN DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ
“Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.”
“Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur.”
Kanun koyucu bu madde ile temerrüt faizi üzerinde bir anlaşma yapılmışsa bunun faiz olarak kabul edilemeyeceğini ceza koşulu gibi değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
4.2. TBK 131 Cezai Şartın Saklı Tutulması
“Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.”
“İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir”
Bu maddede işlemiş ceza şartlar sözleşme ile veya bir bildirimle saklı tutulduysa ifa zamanı geldiğinde bu bedellerin istenebileceği belirtilmiştir. Örneğin inşaat sözleşmelerinde geciken her ay için 500 lira cezai şart konulduysa inşaat 5 ay geç tamamlandıysa inşaatın teslimi ile bu cezai şart da istenecektir.
4.3. TBK 260/2 Taksitle Satış Sözleşmesi
“Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi yüzünden satılanın devrinden önce sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat üzerinden, sözleşmeden döndüğü tarihe kadar işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra, satılanın uğramış olduğu değer kaybı sebebiyle tazminat isteyebilir.”
“Ceza koşulu kararlaştırılmışsa, peşin satış bedelinin yüzde onunu aşamaz”
Madde 260 taksitle satış sözleşmelerinde dönmeyi düzenliyor. Bu konu ile ilgili genel olarak cezai şartın düzenlendiği bölümde madde 181/2 de taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır şeklinde istisnai durum belirlenmiştir. Bu maddedeki istisna tekrar genişletilmiş haliyle taksitle satışı düzenleyen 260. Maddenin 2. Fıkrasında yer bulmuştur.
4.4. TBK 346 Kira Sözleşmeleri
“Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi hâlinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir”
Kira bedeli ilgili cezai şart koyulamayacağı ve muacceliyet şartının getirilemeyeceği madde metninden anlaşılıyor. Yine burada da zayıf imkanlara sahip kiracıyı korumak amacıyla kanun koyucu tarafından düzenleme yapılmıştır.
4.5. TBK 420 Hizmet Sözleşmeleri
“Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.”
Kanun koyucu bu madde ile işverenin işçi üzerine tek taraflı baskı yapmasını önlemek amacıyla cezai şartta karşılıklılık bulunmasını aramıştır. [9] İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini feshetmesi durumunda ceza koşulu ödeme yükümlülüğü doğmayacaktır. Ancak belirli süreli iş sözleşmelerinde, tarafların, süresinden önce haksız feshini önlemek amacıyla ceza koşulu kararlaştırılabilmektedir.
Hizmet sözleşmelerinde cezai şart karşılıklı ve belirli süreli yapılması şarttır buna istisna olarak rekabet yasağı kanunun 446. Maddesinde belirtmiş ve bunun dışında Yargıtay kararlarında işe giriş için yapılan eğitim giderlerinin tek taraflı olarak işverence istenebileceğine dair karar verilmiştir. [10]
Cezai şartın geçerli olabilmesi iş sözleşmesinin belirli süreli olarak yapılması gerekmektedir. Birden fazla defa yenilenmek suretiyle objektif şartları taşımadığı için belirli süreliden belirsiz süreliye dönmüş sözleşmeler için de Yargıtay geçerli olan belirli sözleşme süresi kadar cezai şartın geçerli olacağı kararını vermiştir. [11]
4.6. TBK 446 Rekabet Sözleşmeleri
“Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.”
“Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.”
Bu maddede aslında madde 179/3 de belirtilen ifayı engelleyen ceza koşulu yani dönme cezasının tipik bir örneğini görülmektedir. [12] Bu maddenin farkı şu dönme cezasında aşkın zarar talep edilemiyor fakat burada kanun koyucu cezai şartı ödeyerek rekabet yasağından kurtulan işçiye oluşacak diğer zararları da karşılama yükümlülüğü getiriyor
4.7. TBK 589/4 Kefalet Sözleşmeleri
“Kefilin, asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza koşulundan sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.”
Bu madde ile kefilin cezai şarttan sorumlu tutulamayacağı açıkça emredici nitelikte düzenlenmiştir.
Yukarıda bahsettiğimiz üzere cezai şart temel olarak borçlar hukukunun konusunu oluşturur. Taşınmaz satış sözleşmelerinde, satış vaatlerinde, kira sözleşmelerinde, hizmet sözleşmelerinde (özellikle bu sözleşmeye eklenen rekabet yasaklarına yaptırım olmak üzere), eser sözleşmelerinde (özellikle inşaat sözleşmelerinde), atipik sözleşmelerde (özellikle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde) yaygın şekilde ceza koşulu kararlaştırılmaktadır.
5. CEZAİ ŞARTIN UYGULAMA ALANLARI
Yukarıda ayrıntılı olarak konuşmuştuk hizmet sözleşmelerinde karşılıklılık esasına göre belirli süreli veya asgari süreli sözleşmelere konulur. Eğitim bedeli ve rekabet yasağı ile ilgili durumlar istisnadır.
Özellikle sermaye borcunun vadesinde ödenmesi amacıyla ana sözleşmede cezai şart kararlaştırılabilir. Yaptırım para cezası olabileceği gibi oy hakkından yoksunluk kar payından yoksunluk gibi yaptırımlar da olabilir. Yine ticaret hukuku alanı ile ilgili hakimin cezai şartı indirme durumu bu alanda uygulanamaz.
[1] Yağcıoğlu, 2019 : 59-71
[2] Kocaağa, 2018 : 44
[3] Yağcıoğlu, 2019:59-71
[4] Kocaağa, 2018: 45
[5] Eren, 2001 : 1170
[6] Bkz. Türk Borçlar Kanunu Madde 66
[7] Cansel ve Özel 2013: 717
[8] Cansel ve Özel, 2013 : 715
[9] Cansel ve Özel, 2013 : 717
[10] YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2015/9-2885 K. 2017/2033 T. 20.12.2017…işçiye masrafları işverence karşılanmak üzere verilen eğitim karşılığında, işçinin belirli bir süre çalışmasının kararlaştırılması mümkündür. İşçinin de verilen eğitim karşılığında işverene belirli bir süre iş görmesi, işverene olan sadakat borcu kapsamında değerlendirilmelidir. Verilen eğitimin karşılığında yükümlenilen çalışma süresinin de eğitimin türü ve masrafları ile uyumlu olması gerekir. Buna karşın, işçiye 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 17. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca iş sağlığı ve güvenliği önlemleri kapsamında verilmesi gereken eğitimlere ait giderlerin işçiden talebi mümkün değildir.İşçiye verilen eğitimin karşılığında işverence yapılan masraflar salt işçi bazında yazılı delille ispatlanmalıdır. İşverenin toplu olarak verdiği eğitimler sebebiyle yapmış olduğu giderlerin işçi başına düşen tutarı, aynı dönemde eğitim alan işçi sayısına bölünmek suretiyle belirlenir. İşçiye verilen eğitim ile ilgili olduğu belirlenmeyen giderlerden işçinin sorumlu olduğu düşünülemez. Yine işçi tarafından karşılanmış olan eğitim giderleri bu kapsamın dışında kalır.İşverence işçi adına yapılan eğitim giderlerinin tamamı yerine, işçinin çalıştığı ve çalışması gereken sürelere göre oran kurularak indirim yapıldıktan sonra kalan miktarının tahsiline karar verilmesi gerekir. İşçinin yükümlü olduğu sürenin tamamında çalışılmış olunması hâlinde ise, işverence eğitim giderleri istenemez.( Kazancı İçtihat Erişim Programı Erişim Tarihi 20.10.2019)
[11] YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU E. 2017/10 K. 2019/1 T. 8.3.2019 .( Kazancı İçtihat Erişim Programı Erişim Tarihi 20.10.2019)
[12] Cansel ve Özel, 2013 : 725
[13] Yağcıoğlu, 2019 : 51