İnşaat sektörü 2000 yılından itibaren büyük bir ivme ile büyüyerek halen Türkiye ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Özellikle 17 Ağustos depreminden sonra insanlarda oluşan güvenli konut ihtiyacı ve bu yöndeki hukuki düzenlemelerle konut sektörü hızlı bir şekilde gelişmiş pek çok vatandaşı konut sahibi olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Sektörün bu denli hızlı büyümesi ve ayrı bir hukuki mevzuatın bulunmaması inşaat işlerinin yürütülmesi esnasında oluşan hukuki uyuşmazlıkların çözümünde zorluklara sebep olmuştur. Zira inşaat sözleşmeleri borçlar kanununda doğrudan yer almadığı gibi başka bir kanunda da açıkça düzenlenmemiştir.
Bu hususun yanı sıra dünya genelinde pek rastlanmayan karma sözleşme “ Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri ” nin ülkemizde çok sık kullanılması da hukuki uyuşmazlıkların oluşmasına sebep olmaktadır. Yüklenicilerin inşaat süresinde işi bitirememeleri, bitirmiş oldukları işlerin eksik veya ayıplı olması, ekonomik iniş çıkışların maliyetleri arttırması vb gerekçeler uyuşmazlıkların en temelinde görülen sebeplerdir.
Yüksek bedellerle imzalanan ve neticelerinde önemli cezai şartların, cayma bedellerinin ön görüldüğü inşaat sözleşmelerinin mümkün mertebe hiçbir hususun açıkta bırakılmadığı bir titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Bu durumu sağlamak için de matbu nitelikte önceden hazırlanan sözleşmeleri değil anlaşmaların herbiri özelinde tarafların katılımının sağlandığı sözleşmeleri tercih etmek gerekir. Zira imza edilen bedel düşünüldüğünde bu tip bir sözleşme için oluşacak hukuki danışmanlık hizmeti maliyetlerinin oldukça düşük bir bedel olacağı ortadadır.