Toplum düzeninin sağlanması amacıyla halkın devlete vermiş olduğu en önemli yetki suç işleyenlerin cezalandırması yetkisidir. Devlet bu yetkiyi kullanırken halkın vekillerince hazırlanan kanunlara göre suç işeyenleri cezalandırırlar. Türk mevzuatında bu kanunlar en temelde Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunudur.
Siyasi gücünü perçinleyerek halk üzerinde baskı oluşturma düşüncesinde olan siyasi iktidarlar tarafından devletin cezalandırma yetkisinin sınırları olumsuz şekilde aşılabilmektedir. İşte bu noktada savunmanın temsilcileri avukatlar tarafından bireyin korunma ihtiyacı doğmaktadır.
Devlet cezalandırma yetkisi kanundan alırken vatandaşın korunmasını esas alan ilkeler de aslında aynı kanunda yer almaktadır. Ceza yargılamasının uygulamasında çok büyük oranda, kamu otoritesinin vatandaş lehine olan ilkeleri uygulanmadığını görmekteyiz.
Örneğin soruşturmayı yürütmekle görevli olan cumhuriyet savcısına CMK 160/2’ de “Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” Görevi verilmişse de şüphelinin lehine delil toplayan cumhuriyet savcısı görmek pek mümkün olmamaktadır.
Ceza yargılamasının hukukun bir alanı olmaktan çok adeta yaşamdan bir kesittir. Günlük hayatta yaşadığımız olayların hukuk önünde tartışılması bir an için her vatandaşın kast veya taksirle işlediği bir suçtan dolayı yargı önüne çıkabileceği ihtimalini canlandırmaktadır. Trafikte seyir halindeyken kaza sonucu bir vatandaşın yaralanmasına sebebiyet vermeniz doğrudan TCK madde 89 kapsamında 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmanıza sebep olabilecektir. Yine sosyal medyada eleştiri niteliği taşıdığını düşündüğünüz bir yazıyı beğenmeniz, paylaşmanız ansızın kolluk görevlilerince evinizden alınarak CMK da belirtilen soruşturma işlemlerinin (yakalama/serbest bırakma, ifade alma, gözaltı vb işlemler) tarafınıza uygulandığını görmenize sebep olabilecektir.
Ceza yargılamasının neticesinde bazı durumlarda adli para cezası ön görülmüşse de çok büyük çoğunlukta hürriyeti bağlayıcı hapis cezası verilmektedir. Yaratılışı gereği en kıymetli varlıklarından biri olan hürriyetin kısıtlanması çok ağır bir sonuç olması sebebiyle sanık pozisyonunda bulunanların ceza hukuku mevzuatının kendilerine tanıdığı hakları çok iyi bilmeleri ve bu hakları en makul şekilde bağımsız yargı önünde savunmalıdır.[/ultimate_heading][/vc_column]