Son yıllarda birçok ülkede hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır. Taraflar uyuşmazlıklarını dava açarak çözmek yerine, bizzat kendilerinin
çözmesine yardımcı olacak çeşitli yöntemler denemektedirler. Bu yöntemler, taraflara yardımcı olmakla beraber, etkin bir şekilde işletilmesi halinde mahkemelerin dava yükünün hafifletilmesine de yardımcı olabilir.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin amacı, uyuşmazlıkların çözümünde yargı sistemine bir
alternatif sunarak, uyuşmazlıkların barışçıl, hızlı ve
ekonomik bir şekilde çözülmesini sağlamaktır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, yargı sistemiyle
rekabet halinde değildir; yargıya başvurulması yolunu ortadan kaldırmaz.
Uyuşmazlıkların çözümüne yönelik birçok yöntem
vardır; arabuluculuk da bu yöntemlerden biridir.
Arabuluculuk, arabulucu adı verilen bağımsız ve
tarafsız üçüncü kişi eşliğinde yürütülen esnek bir
anlaşmazlık çözüm sürecidir. Arabuluculuk, taraflara mahkemede elde edilemeyecek fırsatlar sunar;
iletişim sorunlarının giderilerek, problemlerin konuşulması ve üzerinde anlaşılabilecek alanların ortaya
çıkarılması için olanak sağlar. Arabuluculuk süreci
genellikle gönüllülük temelinde yürütülür. Taraflar
kendi kararlarını kendileri verirler ve arabulucunun
karar verme yetkisi yoktur.
Bu nedenle arabuluculuk geleneksel dava sürecine
göre önemli avantajlar sunmaktadır.
Arabuluculuk, aylar hatta yıllarca süren dava yoluna
göre daha hızlıdır ve birkaç gün ya da birkaç hafta
içinde tamamlanır. Uyuşmazlıkların kısa sürede çözülmesi ile tarafların gündelik yaşamlarına dönmeleri kolaylaşır.
Ayrıca arabuluculuk süreci, yargı yoluna göre daha ekonomiktir. Yargılama
aşamasındaki gibi harç ve davanın başında yatırılması gereken keşif, bilirkişi, tanık ücreti gibi dava giderleri de olmayacağından daha düşük maliyetlidir. Keza, uzun süren yargılama sürecinde duruşmalara katılırken tarafların
harcadığı emek, zaman, yol vb. masraflar da bu süreçte söz konusu değildir.
Yargılama sürecinde kendini ifade edebilecek imkânı bulamayan taraflar, arabuluculuk sürecinde kendilerini rahatça ifade edebilir, diğer tarafı
dinleyip anlayabilirler. Arabuluculuk esnek bir süreçtir. Arabulucu taraflar
arasındaki iletişimi sağlar. Taraflarla etkin bir iletişim içinde olan arabulucu
taraflar arasında iletişim kurulmasına destek olur; tarafların ihtiyaçlarına ve
menfaatlerine dikkat çeker.
Arabuluculuk sürecinin en önemli faydası, yıllarca sürebilecek yargılama
süreci sırasında zarar görme olasılığı yüksek olan ilişkilerin korunmasını ve
sürdürülebilmesini sağlamasıdır. Arabuluculuk işbirliğine dayalı ve çekişmeli olmayan bir süreç olduğundan ve mutlaka taraflardan birinin kazanıp
diğerinin kaybetmesiyle sonuçlanmak zorunda olmadığından, taraflar arasındaki ilişkilerin korunması genellikle mümkün olur.
Ayrıca, yargılamadan farklı olarak arabuluculukta kontrol tamamen tarafların elindedir. Bu da tarafların müzakerelerde çok daha fazla söz hakkına
sahip olması ve bunların sonucunu daha fazla kontrol edebilmesi anlamına
gelir. Süreçte kazanan ve kaybeden yoktur; taraflar haklı ya da haksız olduklarını kabul etmek zorunda değildir. Anlaşma her iki tarafın da onayıyla
yapılır ve bu nedenlerle genellikle arabuluculukta tarafların memnuniyet
seviyesi daha yüksektir.
Arabuluculuğun düşük maliyetle ve hızlı bir biçimde iyi sonuçlar elde edilen
bir süreç olması sebebiyle, taraflar arabuluculuk neticesinde çözüme kavuşan uyuşmazlıklarda sağlanan anlaşmaya mahkeme kararına nispeten daha
fazla uyum gösterme eğilimindedir.
Bu bağlamda arabuluculuk, Türk Hukuk Sistemi’nde 22 Haziran 2012 tarihinde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve birincil mevzuata ek olarak 26 Ocak 2013 tarihinde Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği yayımlanmasıyla
uygulanmaya başlamıştır